AraştırmaSeyahat

Avrupa’nın Hadim Serhat Şehirleri: Glasgow

Glasgow, Avrupa’nın kuzeybatısında kalan İskoçya’nın küçük bir şehri. Yüzölçümünün küçük olmasına bakmayın, başkent olmadığı hâlde nüfus itibariyle İskoçya’nın en büyük, Birleşik Krallığın ise 5. büyük şehri olarak karşımıza çıkar. Şöyle bir İskoçya haritasına bakarsanız, ülkenin orta yerinde olduğunu görürsünüz. Bu durum size, şehrin denize kıyısı olmadığını düşündürebilir. Aksine Glasgow, ülkenin en önemli liman şehirlerinden biridir. Hepsinden öte Glasgow, İskoçya’da bulunan Müslümanların açık ara farkla en çok tercih ettiği yerleşim yeridir.

Glasgow’un büyüklüğünü anlatırken Birleşik Krallık’taki şehirlerle de kıyasladık. Çünkü Glasgow hem İskoçya’ya hem de Birleşik Krallık’a bağlıdır. İş buraya gelmişken sıklıkla karıştırılan Birleşik Krallık mı yoksa İngiltere mi yanılgısına son verelim. Yaygın adıyla Birleşik Krallık’ın tam isminin, Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı olduğunu belirtmekte fayda var. İsimlendirmeyi anladığımızda, sonrası zaten çorap söküğü gibi geliyor.

1603 yılında İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth’in varis bırakmadan ölmesi, İskoçya tarihinde önemli bir dönüm noktası oldu. Kraliçenin en yakın akrabası olan İskoçya Kralı VI. James, İngiltere tahtına geçti ve I. James adıyla taç giydi. Bu olay, İskoçya, İngiltere, İrlanda ve Galler’in tek bir krala bağlı olarak birleşmesine yol açtı. I. James, İngiltere ile İskoçya’yı, hukukî ve siyasî olarak birleştirmeye çalıştıysa da bu çabalar sonuç vermedi. “Taçların Birliği” olarak isimlendirilen bu dönemde, iki ülke bir tek kral altında ayrı ayrı varlıklarını sürdürdü. 1707’deki “Birleşme Yasası” ile İskoçya ve İngiltere, tek bir parlamento altında birleşerek Büyük Britanya Krallığı’nı oluşturdu.

1801 yılında, Büyük Britanya Krallığı, İrlanda Krallığı ile birleşerek Birleşik Krallık’ı oluşturdu. Bu siyasi birlik, İrlanda’nın da Birleşik Krallık Parlamentosu’nda temsil edilmesini sağladı. Ancak, 1922 yılında İrlanda’nın büyük bir kısmı Birleşik Krallık’tan ayrılarak bağımsızlığını ilan etti ve Özgür İrlanda Devleti’ni kurdu. Kuzey İrlanda ise Birleşik Krallık’ın bir parçası olarak kalmaya devam etti. Bu gelişmeler, Birleşik Krallık’ın siyasî yapısını ve sınırlarını önemli ölçüde değiştirdi.

Clyde Nehri ve Bells Köprüsü

Genelde “İngiltere” derken, aslında kastedilen Birleşik Krallık’tır. İşte bu konu hep karıştırılır çünkü İngiltere, Birleşik Krallık’ın en büyük parçası ve merkezidir. Basında sık sık “İngiliz Başbakanı” veya “İngiliz Parlamentosu” ifadelerini görmüşsünüzdür. Ama İngiltere’deki başbakan ve parlamento, aslında Birleşik Krallığın genel yönetiminden sorumludur. Birleşik Krallık’ın merkezi İngiltere, yerel yönetimler tarafından idare edilir. Krallık nüfusunun %85’inin İngiltere’de yaşadığı da hesaba katıldığında, bu ifadelerin yaygın olması, çok da şaşırtıcı değil.

Ülkemizde Sakarya ile Adapazarı’nın, birbiri yerine kullanılması, misal olarak gösterilebilir.

İskoçya’da İslamiyet

İskoçya’nın İslamiyet ile ilişkileri yüzyıllar evveline dayansa da ülkedeki Müslüman varlığı, 18. yüzyılda belirgin hâle geldi. Ticaret gemileri ve Doğu Hindistan Şirketi’nin emekli subayları sayesinde gelen Müslümanlar, İskoç tarih sahnesinde ilk kez boy gösterdi. Denizci ve hizmetlilerden oluşan bu Müslümanlar, işlerini tamamladıktan sonra Hindistan’a geri döndüler.

19. asrın sonlarına doğru bu durum değişti. Müslümanlardan bir kısmı, iaşelerini sağlamak için Glasgow civarına kalıcı olarak yerleşmeye başladı. Bazı kaynaklarda İskoçya’daki ilk Müslümanın 1858 senesinde, Edinburgh Üniversitesi’nde tıp okumak için gelen bir öğrenci olduğu ifadesi de yer alır. Müslümanlar zamanla belli başlı kazançlar elde eder oldular. Sonrasında yakın akraba ve arkadaşlarını İskoçya’ya gelmeleri yönünde ikna ettiler. Bununla beraber her geçen gün İskoçya’daki Müslüman nüfusu arttı.

İçinde bulunduğumuz asrın başında yapılan nüfus sayımında, 30.000 kişisi Glasgow’da olmak üzere ülkedeki Müslüman nüfusu, 43 bine ulaştı. 2001 senesinde bu rakam, İskoçya nüfusunun %0,9’una tekabül etmekteydi. 2011 ve 2022 yılında yapılan nüfus sayımlarında ise Müslümanlar, sırasıyla 76 bin (%1,4) ve 120 bin (%2,2) rakamlarına yükseldi. Dahası ülkede dinsizlik (2022, %51,1) her geçen yıl artmakta. Bununla beraber, Hıristiyanlıktan sonra -dinsizliği saymazsak- en yaygın inancın İslam olduğu görülmektedir. Sadece İskoçya’da değil Avrupa’nın birçok ülkesinde bu durumun aynı olması, başka bir yazının konusu olabilir.

Yaklaşık 20 senelik istatistiklerin ortaya çıkardığı manzara, artışın büyüyerek devam edeceği yönünde. Buna rağmen İskoç Müslümanlarının, yerli halk ile ilişkilerinin uyum içerisinde olması nazarlardan kaçmaz. Sebebi hikmetine bakıldığında ise Müslümanların sadece %5’lik kesimin İngilizcesinin zayıf olması, işsizlik oranlarının az olması ve belli bir kısmının serbest meslek sahibi olması şeklinde tahmin yürütülebilir. Genel manada İskoçya’daki Müslümanlar, iaşelerini sağladıkları ülkeye aidiyet bakımından, İngiltere’ye göre daha bağlıdırlar.

Glasgow’da Müslüman Olmak

İskoçya’ya yerleşen Müslümanlar, Glasgow, Edinburgh, Aberdeen ve Dundee şehirlerinde yoğunlaştılar. Glasgow, 2011 verilerine göre Müslümanların %43,6’sına ev sahipliği yapmakla beraber, Müslüman nüfusun en yoğun olduğu şehir olarak öne çıkar. Glasgow’a Hindistan ve Pakistan’dan gelen ilk Müslümanlar ise çoğunlukla Gorbals bölgesine yerleştiler.

Pakistan kökenliler, İskoçya’daki Müslüman nüfusun yarsından fazlasını oluşturur. Diğer yarısı ise Arap, Avrupa, Afrika ve Bangladeş ülkelerinden buraya göç etmişler. Glasgow’da ise neredeyse üç Müslüman’dan ikisi Pakistanlı diyebiliriz. Söz milletlere gelmişken Türk nüfusundan bahsetmeden geçmek olmaz. 2016 verilerine göre 6-8 bin arasında Türk, İskoç topraklarında hayat mücadelesine devam etmektedir. Türk nüfusunun Glasgow’a yansımasının, 500-1000 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye’den göçenlerin şehir tercihi noktasında, Müslüman nüfustan ayrıldığı gözlenmektedir.

Glasgow’daki Müslüman nüfusun artması, önce mescit daha sonra cami ihtiyacını beraberinde getirdi. İskoçya’nın ilk camisi, 1944 senesinde Glasgow’un Oxford Caddesi’nde hizmet vermeye başladı. Aynı dönemde açılan Sandymount isimli mezarlıktan, Müslümanlar için arazi satın alındı. Böylece Müslümanların İslamî usullere göre defnedilebilmesinin önündeki engel de ortadan kalktı. Bugüne geldiğinde Glasgow, 40 civarı cami veya mescitle, Müslümanlar için hadim bir serhat şehri olmaya devam ediyor.

Müslümanların İskoçya’da artan varlığı, toplumun çeşitli katmanlarında kendini göstermektedir. Glasgow, bu dönüşümün en belirgin yaşandığı yerlerden biridir. Şehirdeki Müslüman nüfus, sadece cami ve mescitlerin sayısının artmasıyla değil, aynı zamanda günlük hayatın pek çok alanında da kendini hissettirmektedir. Bu durum, Glasgow’un sosyal yapısında ve kültürel dokusunda önemli değişikliklere yol açmıştır.

Ülkede Müslüman nüfusunun artışındaki en büyük payın, göçmenlere ait olduğu ortadadır. Zamanla sayıları giderek artan mühtedilerin de bu artışta payı olduğunu belirtmemiz gerekir. Müslümanların İskoçya’daki varlığı, sadece fiziksel yapılarla sınırlı kalmamış, aynı zamanda toplumun çeşitli alanlarına da nüfuz etmiştir. Glasgow Üniversitesinde Müslüman öğrenci sayısının artması, bu öğrencilerin kampüs yaşamında aktif rol oynaması ve çeşitli öğrenci kulüpleri kurmaları, bu değişimin bir parçasıdır.

Glasgow’da Müslüman olmak, sadece bir inancın temsilcisi olmak değil, aynı zamanda bu inancı en güzel şekilde yaşamak ve yaşatmak anlamına gelmektedir. Şehir, Müslümanlar için huzurlu bir yaşam alanı sunmaktadır. İslamiyet’in güzelliklerini bu şehirde en iyi şekilde anlatmak ve yaşamak, Glasgow’u tam bir serhat şehri hâline getirmektedir. Bu manzara, ülkedeki maddî yeşilliklerin, gün geçtikçe kalplerdeki maneviyata sirayet edeceğine işaret ediyor…

Gorbals bölgesinde, 1983 yılında yapılan Glasgow Merkez Camii

İSKOÇ MİMARİSİNDE GLASGOW

Glasgow, İskoçya’nın en büyük şehirlerinden biri olup, zengin bir tarihe ve çeşitli mimari tarzlara sahiptir. Şehirdeki mimari yapının çeşitliliği, Gotik, Viktorya dönemi, Art Nouveau, Modernizm ve Postmodernizm gibi farklı tarzları içerir.  Art Nouveau (Yeni Sanat) hareketi, 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında özellikle Avrupa’da popüler olan bir sanat ve tasarım akımıdır. Bu akım, doğal formların ve organik süslemelerin kullanımıyla karakterizedir ve genellikle karmaşık, kıvrımlı çizgiler, bitki motifleri ve soyut desenlerle tanımlanır. Bitki motifleri, çiçekler, yapraklar, kelebekler gibi doğal unsurlar sıkça kullanılır. Art Nouveau tarzındaki yapılar ve objeler genellikle kıvrımlı, dalgalandırılmış çizgilere sahiptir. Bu çizgiler, zariflik ve akıcılık hissi vermek için kullanılır.

En Yeniler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu