Kişisel GelişimAraştırma

Çocukların İki Farklı Dünyası

Biri Sanal, Biri Gerçek

Sokakta birine şu soruları soralım: “Adınız ne, kaç yaşındasınız, nerede doğdunuz, en yakın arkadaşlarınız kim, evli misiniz ya da bekâr mısınız, kaç çocuğunuz var, çocuklarınızın adı nedir, hangi dine mensupsunuz, en son okuduğunuz kitap, tatile ne zaman gideceksiniz?”

Eskiden büyükler tehlikeyi sokakta görürler, “Evladım sakın yalnız başına sokağa çıkma!” derlerdi. O zamanlar öyleydi, evet. Ama artık o tehlike evlerin içine, odalara kadar girdi. Çocuklar için tehlike sadece sokakta değil artık; yanı başlarında, parmaklarının ucunda. Tahmin edersiniz ki o zarar merkezleri; internet ve sosyal medya.

İnternet ve sosyal medya dünyasının tehlikesi git gide büyüyor. Buna rağmen hapsolan insan sayısı her geçen gün artıyor. Bu mecralarda, büyüklerin kendilerini ispat etme ve sürekli beğenilme çabaları ve beklentileri, çocuklarına da aynı şekilde sirayet ediyor. “Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olurmuş” atasözü misali, sosyal medya ağacına çıkan ebeveynlerin de o dala bakan çocuğu oluyor elbette. Fakat o ağaç öyle bir ağaç ki ne meyvesinden yemeye ne de gölgesinde dinlenmeye layık.

Eğitim ailede başlar, cümlesi burada devreye giriyor. Aileler gerekli tedbirleri almazlarsa hem kendileri hem de çocukları için son tren kaçmış olacak. Sonrasında ne kadar dövünülse de ağlanıp sızlansa da eskisi gibi olmayacak.

Sosyal medyada çocukların kendilerini konumlandırma tercihleri ise endişe verici boyutlara ulaşmış durumda. İngiltere’de iletişim düzenleyicisi olarak hizmet sunan Ofcom’un yaptırdığı araştırmaya göre:

  • 8 ila 11 yaşları arası çocukların %25’i, yaş sınırına aldırmaksızın kişisel bilgilerine ait detayları Facebook ortamında milyonlarca kişiyle paylaşıyor.
  • Çocuklarının en mahrem fotoğraflarını bile internette paylaştıklarından pek çok ailenin haberi yok. Daha fazla beğeni ve yorum alma yarışının hızı, çocukların aşırı derecede kontrolsüz olduklarına işaret ediyor.
  • Facebook, Instagram, Youtube ve Snapchat isimli sosyal mecraların çocuklar tarafından yoğun kullanımı dikkat çekiyor.
  • Türkiye’de ise durum farklı değil:
  • 5-15 yaş aralığındaki çocukların %60’ının akıllı telefonu var. Yarısına yakını ise tablet ve bilgisayar kullanıyor.
  • 3-4 yaşlarındaki çocukların %29’unun akıllı telefon ve %65’inin tabletle oynadığı tespit edilmiş durumda.
  • 3-4 yaşlarından itibaren Youtube izleme oranları %48 ile bir hayli yükselmiş durumda.
  • Çocukların %41’inin sosyal medya hesabı var. Bunların %85’i Facebook kullanıyor.
  • Anne babaların yarısından fazlası, çocuklarının sosyal medya hesaplarını kontrol ettiğini ve kimlerle iletişim halinde olduğunu takibe aldığını vurgulasa da tam anlamıyla bir kontrolün söz konusu olmadığı görülüyor.
  • Çocuklar sosyal medyayı genel olarak eğlence amaçlı kullanıyor. Arkadaşlarıyla iletişim kurmak, video izlemek, fotoğraf ve video paylaşmak, oyun oynamak başta geliyor.

Sosyal refakatçiye ihtiyaç var

Sosyal medya sitelerine üye olma yaşı 13’ten başlıyor. Anne baba refakatinde olduğu ispat edilirse bazı platformlar üyeliğe izin verebiliyorlar. Ancak bu her ne kadar teoride iyi bir kural gibi görünse de uygulamada durum hiç de göründüğü gibi olmuyor.

Türkiye’de 18 yaş altı sosyal medya kullanıcısı sayısının 5 milyona yaklaştığı tahmin ediliyor. Uzmanlar 13 yaş altı bir çocuğun, sosyal medyayı faydalı bir şekilde kullanamayacağı konusunda hemfikirler. Ebeveynler bile bunu başaramazken bir çocuğun başarmasını beklemek, abesle iştigal olsa gerek.

İş hayatı, stres derken anne-babaların çocuklarını yakından takip etmeleri pek mümkün olmuyor. Çocuklar da maalesef, pusulası olmayan bir gemi misali sosyal medya denizinin sert dalgalarında bir sağa bir sola savrulup duruyorlar. Onları dalgaların arasından çekip çıkarmak, hatta o denize girmeden evvel mani olmak, yine ve yine ebeveynlere kalıyor. Ama çocuklardan önce o denize anne-babanın kendileri atlamışsa ve çırpınıp duruyorlarsa çocuklarına yardım etmeye çalışmaları, boşa kürek çekmekten başka bir işe yaramıyor.

Neler Yapılabilir?

  • En pratik yöntem, filtre programları veya kısıtlı internet kullanımıdır. Güvenlik riskini yarı yarıya azaltmış olursunuz.
  • 13 yaş altındaki çocukların denetimsiz bir şekilde sosyal mecraları kullanmasına izin vermemelisiniz.
  • 13-18 yaş aralığına ise mümkün mertebe takip edebileceğiniz ve görebileceğiniz ortamlarda bilgisayar kullanmasına yönelik çözümler üretebilirsiniz.
  • İnternet, tablet ve cep telefonu kullanım sürelerini sınırlandırın.
  • Çocuklarınızı kişisel bilgilerini paylaşma konusunda bilinçlendirin. Yaptıkları paylaşımlar hususunda dikkatli olması gerektiğini anlatın.
  • Tanımadıkları kişilerle sosyal medya üzerinden iletişim kurmaması hususunda bilgilendirin.
  • Çocuğunuzla zaman zaman birlikte vakit geçirin. Ailecek oyunlar oynayın, gezi ve aktiviteler yapın. Ona zaman ayırın ki başka yerlerde zamanını harcamaya çalışmasın.
  • Bilgiye ulaşmanın tek yolunun internet olmadığını anlatın. Kitaplar hakkında konuşun. Hatta kitap okuyun ve ona örnek olun.
  • Her hususta iyi bir örnek olmaya çalışırsanız, çocuğunuz kendisine başka örnekler aramak zorunda kalmaz. Rol-model alabileceği bir ebeveyn olmaya çalışın.

Sosyal Medyanın Zehirli İğneleri

  • En büyük tehlike, çocukların kötü niyetli kişilerin saldırılarına karşı savunmasız ve korumasız olmasıdır.
  • Çocukların dikkatsizce paylaştıkları kişisel ve mahrem bilgiler, sadece çocuğu değil, diğer aile fertlerini de sıkıntıya sokabilir.
  • Müstehcen veya şiddet içeren paylaşımlarla karşılaşabilirler.
  • Yaşlarına uygun olmayan reklamlara maruz kalabilir ve bunlara tıkladıklarında açılan sayfalardaki yine uygunsuz içeriklerle muhatap olabilirler.
  • Sosyal medya bağımlılığı, derslerinin kötüleşmesine sebep olabilir. Ayrıca fizikî aktivitelere ayrılan vakit de zayi olabilir.
  • Çocukların yaptıkları paylaşımlara gelen beğeni ve yorumların miktarı, ruh halini bozabilir.
  • Çocukların maruz kaldıkları görseller ve videolar, onlarda özgüven eksikliğine sebep olabilir. Başkaları gibi olma isteği ve kendilerini yetersiz görmeleri, onları çıkmaza sürükleyebilir.
  • Çocuklar, kimlik bunalımına girebilir. Sosyal medyada örnek aldığı kişilere özenmesi, tek tip karakterlerin oluşmasına sebep olur.

En Yeniler

Başa dön tuşu